Reklamı atlayıp Hemen sayfayı açmak için, biraz bekleyin ve REKLAMI GEÇ e tıklayın.


Açılan Sayfa İçeriğini Aşağıda Okuyabilirsiniz!




6 Şubat 2018 Salı

PLEVNE DESTANI VE GAZİ OSMAN PAŞA



1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı¸ Osmanlı'nın çöküş faslına sürüklenmesinde büyük rol oynamıştır. Bu savaşta¸ amansız çarpışmaların yaşandığı cephelerden biri de Plevne'dir. Burada¸ Osmanlı Ordusu sonuç itibariyle mağlup olsa da¸ tarihimizin destansı müdafaa şaheserlerinden birini yazmıştır. Sergilenen müdafaanın başkahramanı mevkiinde ise “Gazi Osman Paşa” yer almıştır. Askerî dehası ve harp sanatındaki ustalığıyla adını savaş tarihine yazdırmayı başarmıştır. Gerek Osmanlı'da gerekse Avrupa'da örnek gösterilen komutanlardan olmuştur.


Düşmana İlk Darbe


Harbin ilanından önce İstanbul'da yapılan toplantıda¸ Rusların planladıkları ileri harekâta¸ Plevne-Lofça hattında toplanacak¸ Vidin ve Rahova'daki Osman Paşa emrindeki birliklerle mani olunması kararlaştırılmıştı. Ruslar¸ stratejik önemi büyük olan Plevne'yi ele geçirmek için Niğbolu'dan harekete geçirdiler. Fakat Müşir Osman Paşa daha erken davrandı. Emrindeki 12 bin kişilik kuvvetle Vidin'den bir haftalık cebrî yürüyüşle¸ 192 kilometrelik yolu 6 günde kat ederek Plevne'ye vardı.


Henüz yorgunluğunu üzerinden atamayan Osmanlı Ordusu'nu şiddetli bir hücumla gafil avlamak isteyen Ruslar ve mağrur Çarları II. Aleksandr¸ daha ilk hücumda Osman Paşa ve kuvvetlerinden beklemedikleri bir darbe yediler. Binbaşı İbrahim Edhem'in ifadesiyle Osmanlı dilâverlerinin gayret ve savletleriyle geriye püskürtüler. Mukadderat kitabının ilk yaprağı Osmanlılardan yana çevrildi. Rusların ölü sayısı 3000 kadardı ve iki misli de yaralıları vardı. Osmanlı Ordusu'nun zayiatı ise 300 şehit¸ bin küsur yaralı idi. Bu ilk darbe Rusları daldıkları gaflet uykusundan uyandırdı. İçlerindeki¸ Türk korkusu yeniden depreşti.


İkinci Zafer ve Yankıları


Vidin'den gelen takviye kuvvetlerle Osman Paşa'nın mevcudu 23 bine¸ top adedi 58'e ulaşmıştı. Rus Ordusu'nun kuvveti ise 50 bin asker¸ 184 toptan ibaretti. Osman Paşa¸ Plevne'nin etrafına 5 kilometre uzunluğunda¸ 6 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğinde 6 toprak tabya yaptırarak¸ tahkimatı mümkün mertebe kuvvetlendirmeye çalıştı. Bu tarz¸ müdafaa savaşında yeni bir çığır oluşturmuştu. General Tottleben'in sarf ettiği şu söz¸ Gazi Osman Paşa'nın bu alandaki başarısını ortaya koymuştu: “Plevne insan eliyle yapılan en kuvvetli kaledir ve Türkler tarafından müdafaa edilirse zaptı kolay olmayacaktır.”


Ruslar¸ Plevne düğümünü çözebilirlerse savaşı da kazanacaklarına inanıyorlardı. Bütün dünyanın gözü Plevne üzerindeydi. Gazetelerin harp muhabirleri¸ büyük devletlerin askeri ataşeleri Plevne'ye gelmişti. Avrupa harp akademilerinde ve genelkurmaylarında¸ Plevne'nin akıbetinin ne olacağı tartışılıyordu. Osman Paşa'nın savunma stratejisine yepyeni unsurlar getirdiği¸ daha savaşın ortalarında kabul edilmişti.


Plevne'ye ikinci Rus saldırısı 30 Temmuz 1877'de başladı. Güneşin doğuşuyla beraber Ruslar hücuma geçti. Rusların “hurra” sedalarına Osmanlı askerleri “Allah Allah” nidalarıyla cevap veriyordu. Osman Paşa¸ gece-gündüz rahatını ve uykusunu feda ederek askerlerinin şecaat ve gayretlerini devamlı surette tahrik ediyor¸ din ve devleti muhafaza etmenin zamanının geldiğini haykırıyordu. Kanlı muharebe ve şiddetli top atışları gece boyunca sürdü. Ruslar ertesi gün tekrar hücum ettilerse de Osmanlı askerinin süngü hücumu karşısında bozguna uğradılar.


“Plevne'de Osman Paşa'nın kumandası altında savaşmış askerden cesur bir askerin¸ Avrupa kıtasında bulunmadığına eminim.” diyen¸ Osmanlı Ordusu'nda görevli Avustralyalı Doktor Binbaşı Charles S. Ryan'ın müşahedeleri bu noktada oldukça çarpıcıdır: “İkinci Plevne Muharebesi Türkler için birincisinden daha büyük bir zafer olmakla beraber¸ çok kanlı idi. Başkumandan Müşir Osman Paşa'nın altında üç at vurulup öldü.”


Binbaşı İbrahim Edhem Bey'in bilhassa Rus cephesinde yaşananlarla ilgili aktardığı şu bilgi ve tasvirler de bir o kadar korkunç ve ürperticidir: “İki mevzi arasındaki mesafe¸ insan ekilmiş tarla şekline girip hakikaten korkunç bir manzaraydı. Kaçanların silah ve cephanesini atıp Tuna'ya doğru kaçtıkları ve rasgeldiklerine ‘Türk geliyor ve şiddetli vuruyor.' sözünü söyledikleri¸ yaralıların iniltileri bizim ileri karakollarımız tarafından görülmüş ve işitilmiştir. Aleksandr Hazretleri bile arabasıyla Ziştovi Köprüsü'nden geçmeye güç vakit bulabilmiştir.”


Rusların toplam kaybı 8 bin civarındaydı. İki buçuk misli de yaralıları vardı. Osmanlıların zayiatı ise 700 şehit¸ 1500 yaralı idi. İkinci Plevne bozgunu¸ Ruslarda soğuk duş etkisi yaptı. Osman Paşa'nın şanı bütün dünyaya yayıldı. Osmanlı kuvvetlerini bir hamlede mahvedip Hıristiyanlık âlemini kurtaracağını mağrur bir edayla ilan eden Rusya ve Çar'ı rezil oldu.


Sonuç itibariyle Plevne'yi savaş muhabiri olarak takip eden¸ anı ve gözlemlerini harp bitince “Tuna Nehri Akmam Diyor” isimli kitapta toplayan Rupert Furneaux'un da çarpıcı bir şekilde ifade ettiği üzere Ruslar¸ ölüm acıları içerisinde kıvrandığını iddia ettikleri Avrupa'nın ‘Hasta Adamı'ndan böğürlerine müthiş bir yumruk yemişlerdi.


Çar II. Aleksandr¸ çaresizlik içinde Petersburg'daki Hassa ve Kazak Alaylarını cepheye sevk etti. Çar¸ Romanya Prensi I. Karol'a şu telgrafı çekmeye mecbur kaldı: “Acele Plevne'de yardımımıza yetiş! Türkler bizi mahvediyorlar. Hıristiyanlık¸ davasını kaybetmek üzeredir.” Çağrıyı olumlu cevap veren Karol'un birlikleriyle¸ Rus Ordusu'nun mevcudu 100 bini aştı. Rusya bütün varlığını Plevne sırtlarına yığdı. Çar¸ Karol'u başkomutan tayin etti. Osman Paşa¸ Tuna Cephesi'ndeki komutanlara gönderdiği yardım çağrısına olumlu cevap alamadı. Genç yaşta mareşal olması ve gösterdiği başarılardan dolayı kıskanılıyordu. Bu yüzden¸ Osmanlı Ordusu'nun mevcudu 30 binde kaldı. Rusların 432 topuna karşılık Osmanlıların 58 topu vardı. Ruslar 3. taarruz günü olarak Çar'ın doğum günü olan 31 Ağustos'u seçmişlerdi.


Üçüncü Zafer ve Dize Gelen Çar


Ruslar 22 Ağustos'ta Plevne'yi üç taraftan kuşattılar. Osman Paşa'nın emrindeki kuvvetler oldukça yorgun durumdaydı; erzak ve mühimmatları azalmıştı ve dışarıdan yardım alma imkânları hayli zordu. Rus Çarı¸ Osmanlı Ordusu'ndan kat kat fazla ordusu¸ bol mühimmat ve silahıyla hücum emri verdi. Çar dışında Veliaht Grandük Nikola¸ Romanya Prensi I. Karol ve tanınmış birçok Rus generali de ordudaydı. Rus topçuları gece-gündüz Plevne'yi dövdü. Sadece 7-11 Eylül arasında atılan top mermisi 30 bindi. Ruslar ölmüş askerlerden siperler yapıyorlardı. Osmanlı Ordusu¸ misli görülmemiş bir direniş gösterdi. Kendisinden en az üç kat kalabalık düşmanı üçüncü defa hezimete uğrattı. Çar'a doğum günü hediyesi sunma çabası¸ Rus komutandan gelen raporla akamete uğradı: “Fevkalade çabaladım ise de kusur ben de olmayıp¸ burada Allah¸ Türklere yardım etti.”


Savaş muhabiri Rupert Furneaux'un veciz ifadesiyle dev bir orak şeklindeki Türk hatları¸ Rusları kelimenin tam anlamıyla biçmişti: “Böyle bir taarruzu ne gördüm¸ ne işittim¸ ne de askerî tarihte okudum. Rus mağlubiyeti¸ Avrupa'da ve dünyada bomba gibi patladı.” Rusların zayiatı 3 general¸ 350 subay¸ 15200 askerdi. Türklerinki ise¸ şehit ve yaralılarla birlikte 3500 civarındaydı.


Bütün dünya¸ Plevne'deki Osmanlı kahramanlığı karşısında bir kez daha hayran kaldı. İslâm âleminde Plevne gazileri için dualar okundu. Üçüncü Plevne Zaferi üzerine Sultan II. Abdülhamid¸ 21 Eylül'de Müşir Osman Paşa'yı “Gazi” unvanıyla taltif etti.


Büyük Abluka


Ruslar¸ Osman Paşa'yı yenemeyeceklerini ve Plevne'yi taarruzla alamayacaklarını nihayet anlamışlardı. Ordunun kurmaylarında¸ Plevne'yi hücumla değil de kuşatmayla alma görüşü galip geldi. Kuşatma öncesinde¸ Osmanlı Ordusu'nu açlıktan teslime zorlamak maksadıyla yardım ve haberleşme yollarını kesmek için harekete geçtiler. 15 Eylül'de Plevne-Sofya hattını işgal ettiler. 24 Ekim'de de Plevne-Orhaniye telgraf hattını kestiler. Orhaniye yolunun kesilmesi Osman Paşa'yı zor duruma düşürdü. Zira burası Osmanlı Ordusu için nefes borusundan farksızdı. Ayrıca orduda dizanteri¸ kolera ve tifo endişe verici boyutlarda çoğalıyordu. 28 Ekimde General Gurko¸ 35 bin kişilik bir kuvvetle Sofya-Plevne yolunu kapattı. Böylece Ruslar 100 bin piyade¸ 5 süvari tümeni¸ 608 top ve 35 bin takviye Romen kolordusuyla¸48 kilometrelik bir çember oluşturarak kuşatmayı başlattılar.


Grandük Nikola¸ 30 Ekim'de Osman Paşa'ya teslim olması için mektup gönderdi. Gazi Osman Paşa¸ 12 Kasım'da gönderdiği cevabî mektupta¸ din¸ vatan¸ millet ve devlet için henüz her şeyi yapmadıklarını vurgulayarak teslim teklifini reddetti.


Kasım sonu Aralık başında Plevne'de açlık had safhaya varmıştı. Yaralılar için ilaç¸ sargı bezi ve diğer sıhhi malzemeler bulunamaz olmuştu. Rupert Furneaux'un temas ettiğine göre ölülerin gömleklerinden sargı bezi kesiliyordu. Veba gibi salgın hastalıklar kapıdaydı. 22 Kasım itibariyle buğday tamamen tükenmiş¸ birkaç günlük erzak kalmıştı. Hayvan yemi sıkıntısı da baş göstermişti. Silah ve cephane azalmış¸ mermiler sayı ile kullanılır duruma gelmişti. Üstelik kış da kapıya dayanmıştı ve Balkanlar soğuklarıyla meşhurdu.


Gazi Osman Paşa kuşatma çemberini yarıp Sofya'ya ulaşmak arzusundaydı; ona göre bu son çareydi. Orası henüz Türklerin elindeydi ve kuvvetleri birleştirmek mümkün olabilirdi. 30 Kasım-1 Aralık gecesi bütün tümen ve alay kumandanlarını¸ kurmay başkanlarını karargâhına davet etti. Durumu bütün açıklığıyla müzakere etti ve görüşlerini aldı. Toplantıdan¸ yarma ve çıkış hareketi yapılması kararı çıktı. Hareket günü olarak 10 Aralık Pazartesi günü belirlendi. Plevne'nin Müslüman ahalisi de Osmanlı ordusuyla birlikte şehirden ayrılmaya karar verdiler. Zira Ruslar ve Bulgarların zulüm ve katliamına maruz kalmaktan endişe ediyorlardı.600 kadar ailenin¸ 300 arabalık bir kafile teşkil ederek orduyu takip etmesine karar verildi.


Son Hamle: Kuşatmayı Yarma


Gazi Osman Paşa¸ Plevne'den çıkış başlarken ordusunu ikiye ayırdı. Ardından askerlerini topladı ve onlara son kez seslendi: “Asker evlatlarım! Allah'ın inayetiyle son hamlemizi yapacağız. Bugün Zilhicce ayı içindeyiz. Bütün âlem-i İslâm kurban kanı akıtmaktadır. Burada bizim kesilecek kurbanımız yoktur. Biz de düşman kanı dökelim. Allah yardımcımız olsun!” Aç¸ bî-ilaç¸ yorgun ve uykusuz vaziyetteki askerler¸ kumandanlarının bu yüreklendirici konuşmasından sonra yeniden canlandılar.


9-10 Aralık gecesi saat 3'te Gazi Osman Paşa'nın komuta ettiği birinci grup yarma hareketine başladı. Paşa¸ sabah saat 10'da Vidin Irmağını geçti ve daha önceden tespit edilen toplanma yerine geldi. İkinci grup da hareket etti. Tam yarısı Vidin'i geçiyordu ki¸ beklenmedik bir gelişme yaşandı. Osman Paşa'nın teşebbüsünden haberdar olan Ruslar¸ sol taraftan yoğun topçu ateşine başladılar. Karşılıklı top atışları altında kanlı ve şiddetli bir çarpışma gerçekleşti. Osmanlı birlikleri 2500 şehit¸ 3500 yaralı verdi.


Bu sırada Osman Paşa'nın atı vuruldu; kendisi de sol dizinden yaralandı ve düştü. Kumandanlarının düştüğünü gören askerlerin maneviyatı birden sarsıldı. Çünkü kumandanlarının¸ adeta demirden bir kale gibi heybet¸ metanet ve cesaretle dikilmesi sayesinde ayakta duruyorlardı. Artık Plevne için hiçbir ümit kalmamıştı. Gazi Osman Paşa¸ istemeden teslim olmaya razı oldu.


İstenmeyen Teslim


“Yaralı Mareşal”¸ Ruslara¸ teslim olacağını bildirdi. Belinden kılıcını çıkarıp General Ganetsky'ye teslim etti. Fakat Başkomutan Grandük Nikola¸ “kılıcını ondan daha iyi kullanacak kimse olmayacağı” için büyük bir hürmetle iade etti ve Paşaya iltifat etti: “Rus Ordusu ve Çarı adına kahraman düşmanımızı selamlamaktan şeref duyarım! Tarihin en muhteşem destanlarından birini yazdınız. Benim esirim değil¸ misafirimsiniz. Kılıcını sana geri veriyorum. Senin gibi cesur¸ gayretli ve dirayet sahibi bir kumandanla savaştığımız için kendimi mesut sayıyorum.”


Gazi Osman Paşa¸ 10 Aralık akşamı Plevne'ye götürüldü. Grandük Nikola ve Romanya Prensi Karol tarafından karşılandı. Rus subayları Osman Paşa'yı “Bravo” nidalarıyla selamladılar. Paşa¸ 12 Aralık'ta Çar'ın huzuruna çıkarıldı. Çar¸ Gazi Paşa'yı saygıyla karşıladı; esir değil¸ misafir muamelesi uyguladı. Paşa'ya şöyle hitap etti: “Güzel müdafaanızdan dolayı sizi tebrik ederim. Bu¸ askerî tarihin en güzel hadiselerinden biri olmuştur.”


Plevne Müdafaası¸ 4 ay 23 gün sürdü. Gazi Osman Paşa ile birlikte 40 bin piyade¸ 1200 süvari¸ 2128 subay ve 10 paşa esir düştü. Osman Paşa üç ay esir kaldıktan sonra 13 Mart 1877'de İstanbul'a döndü. Padişah II. Abdülhamid¸ Paşa'ya büyük iltifatta bulundu ve “Gel benim kahraman Osman'ım! Berhudar ol! Sen benim yüzümü ağarttın¸ iki cihanda yüzün ak olsun!” sözleriyle karşıladı.


Osmanlı Ordusu¸ uzun zamandandır Niğbolu'yu¸ Çaldıran'ı¸ Ridaniye'yi¸ Mohaç'ı andıran böyle destansı bir zafer kazanmaya hasretti. Gazi Osman Paşa efsaneleşti¸ savaş tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Kazandığı zafer¸ tarihimizin şeref tabloları içerisinde yerini aldı. Milletimizin kalbinde ve hafızasında silinmez bir iz bıraktı.





Kaynaklar:


İbrahim Edhem¸ Plevne Hatıraları¸ İstanbul¸ 1979.


William von Herbert¸ The Defence of Plevna1877¸ Ankara¸ 1990¸ Ministry of Culture Publications.


Rupert Furneaux¸ Tuna Nehri Akmam Diyor¸ Çeviren: Şeniz-Derin Türkömer¸ İstanbul¸ 1999.


Charles Ryan¸ Plevne ve Erzurum'da 1877/1878 Türk-Rus Harbi¸ Çeviren: A. Rıza Seyfioğlu¸ İstanbul¸ 1962.


Ali Fuad¸ Musavver 1293-1294 Osmanlı-Rus Seferi¸ İstanbul¸ c.3¸ 1326/1910.


Metin Hülagu¸ Yaralı Mareşal¸ İstanbul¸ 2006.


Yılmaz Öztuna¸ Büyük Türkiye Tarihi¸ İstanbul¸ 1983¸ c. 7¸ 12.


Enver Ziya Karal¸ Osmanlı Tarihi¸ c.8¸ Ankara¸ 1988.


Mahmud Kirazlı¸ Ali Hüsrevoğlu¸ Plevne Müdafaası ve Gazi Osman Paşa¸ İstanbul¸ 1982.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder